Su Hayat, Çeşmeler, Hayrat’tır Karadeniz’ de..


Çeşme, Farsça bir kelimedir aslında,  “çeşm” sözünden geliyor. Bu söz Türkçede “göz”e karşılık olup, “su kaynağı” manasındadır. Türkçede suyun kaynağına “göze” veya “göz” dendiği gibi Farsça’da da çeşme denmektedir. Arapça’da da , pınara “ayn” deniyor. Ayn “göz” manasına geliyor. Ben Karadeniz deki çeşmelerden bir çeşni yapıyorum bu yazımda..görenler var görmeyenler var, belki görmek isteyenler olacaklar vardır. Suyu kaynağından içmek kadar zevkli ve keyif veren ne olabilir?. 
Karadenizli bunu bilir ve onun için Karadeniz de vardır, her susadığınız bir yerde bir göze, bir oluk, bir kurun, bir çeşme veya tekneler kurma ve yapma geleneği. Kimilerinde oluklar taştan, kepçe misali, kimilerinde bir ağaçtandır hem oluk ve hem de yalaklar ya da tekneler. Su “aziz”dir, “hayat”tır ama oluklar, çeşmeler, kurunlar, tekneler hep hayrattır, hayatın bir parçası olarak  Karadeniz bölgesinde.
Çocukluğumuzda tanıdık gözeleri..hani yerden kaynayan, yer altından ufacık kumlarla birlikte suyun yer yüzüyle buluştuğu  gözeler. Eğilip suyu kaynağından içerken, nefes almaksızın yudumladığımız ama soğukluğundan iki üç yudumdan fazla içemediğimiz  o su kaynakları.. Kimi gözelerin suları, süreklilik vaad ediyorsa bunu hayır severler, bir güzel çeşme ile insanlığa armağan ediyor. O armağandan tek beklentisi, hayır ve hasenat oluyor.sonra ona isim veriliyor, kim yaptırdıysa belki kendi adını veya kimin adına yaptırdıysa onun adını veriyor çeşmeye.ama çoğunlukla hayra adanmış eserlerin çoğunda isimde bulunmaz zaten.
sadece çeşme olmasına da gerek yok hem, bir gözeye de isimler veriliyor. Bizim bildiğimiz ama çocuklarımıza tanıtamadığımız gözeler mesela, söğütlü göze bunlardan biridir. Sadece göze değil paşapağar , cevizinsuyu. Hacıvelinin suyu, tornovinin suyu, akkayanın suyu, kırkpaar, sorhunlunun suyu, Kepçeli,  ziyaretin suyu gibi,çavdarın suyu, balahorun suyu, kestanisuyu bir çeşmenin  veya bir su kaynağının mutlaka bir adı vardır ve onu o çevrede yaşayanlar bilir.
Söz gözelerden açılınca anlatmadan geçemem, Kuşluk vakti yanardı bizim tandır. Annemin tandır yakması pek fazla sürmezdi. Sabahları tandırın yandığını dumanından anlardık zaten. Yataktan kalktığımızda da, kahvaltımızın taze lavaşla kuymak olduğunu bilirdik. O gün kapı önlerinden ziyade göze göze gezeceğimiz gün demekti. Eğer Nenem, annem ve yengemlerin işi yoksa o gün yağ, peynir ve lavaşlarla, eğer annemler gelmeyecekse bize yaptığı peynirli golotlarla (peynirli ekmek) veya horlu yada sade çöreklerle, göze başlarında olacağımız günler olurdu. 
 
Sefiye teyze, İfaget yenge, Tutiya yenge, Selvinaz teyze, Gülizar teyze, şehriye abla, safiye teyze, Medine hala, Memnune teyze, Assiye abla, Şişe abla, Emine yenge, nedime abla, nafiye abla nenemlerin, annemlerin kardeş gibi oldukları arkadaşlarıydı ve zaten onlarla birlikte göze başlarındaki muhabbetleri, onların şimdilerdeki kadınların beş çayı gibi geleneksel ritüelleri olurdu.  Biz çocuklar, birlikte yemek yemenin dışında zaten kendimize has oyunlarımızda baş başa olurduk. Hem düz ayak oluşu ve hem de evlere yakınlığı nedeniyle söğütlü göze öncelikle gidilebilen mekanımızdı. Zaman zaman ziyaretin tepeye de giderdik ama o zamanda yol üzerindeki oluklardan alırdık içecek suyumuzu.
 
Genellikle yayla yollarındaki çeşmelerin, olukların, kurunların, teknelerin isimleriyle anılması, gelenek ve göreneklerde, örf ve adetlerin sürdürülmesinde rol oynamış ve halen de bu gelenek sürmektedir.. Karayollarında araçların olmadığı, yaya olarak gidilen patika yollar üzerinde veya şimdilerde de karayolları kenarlarında sıklıkla rastlanan çeşmeler, hem dinimizin gereği abdest almak, hem hayır ve hasenat olduğu için yaygındır. Karadenizdeki  Yolculuklar sırasında genellikle yolda “azık” denilen günümüzün aparatif denebilecek  türdeki ayaküstü yenilebilen mısır ekmeği, buğday ekmeği,somun, lavaş, kete, golotlu ekmek, çörek ve  katık olarak da çoğunlukla peynir, (Aho peyniri, deli peynir, tuzlu peynir, yayla peyniri) yendiği için erken susanılırdı. İşte o çeşmeler de yoldaki susama mesafelerine denk getirilmiştir.
 
Çeşme üstü yazılarda vardır kimilerinde. Mesela;
 “Bak şu zavallı çeşmeye su içecek tası yok, kırma insan kalbini yapacak ustası yok”, “Ey yolcu iç bu sudan kana kana, Fatiha oku anama babama sahibinin hayrına”, gibi güzel sözlerle, insanda iz bırakan çeşmeler, suyun  hayat olduğu Karadeniz’deki hayrat varlıklarımızdır. Çeşmeler daha çok ana yollar üzerinde yapılırken, ıssız yayla yollarında genellikle oluklar yer alır. Küçük ve büyükbaş ……………yazının devamı için tıklayın

Yorum bırakın